Bir vardı, bir yoktu…
Cümlem nereden başlar nerede biter bilmiyorum. Yeni yılın
ilk günlerinde böyle bir sınavdan geçiyor olmak şaşırtıcı demeyelim de yaşam
döngüsünün gerçekliği diyelim…
Rodos bizi 2019 un kasım ayı başında, bahar gibi bir günde
seçmişti. O gün göğsüme başını koymasıyla aramızda inanılmaz bir bağ kuruldu.
Eve getirdiğimde sanki evi kırk yıldır tanıyor gibi benimsemişti. Ertesi gün
muayene ve aşı için veterinere gittiğimizde iki yaşında sağlıklı bir kedi
olduğunu öğrendim. Veteriner iki kulağının kesik olmasına dikkat çekti ve bu
kedinin Datça’ya ait olmadığını ya İstanbul’dan ya da İzmir’den getirildiğini
ve terk edilmiş olabileceğini ifade etti. Belliydi ev kedisi olduğu, sarmaş
dolaş bir hayat başladı. Gelişinden iki gün sonra babasıyla da tanıştı. O
zamana kadar her türlü dört ayaklıya mesafeli olan Can Rodos tarafından fethedildi.
Anlayacağınız aramızda üçlü bir aşk gelişti.
Gel zaman git zaman, İzmir Datça arası bizimle yolculuk
etti. Şehirde apartman hayatı da yaşadı ama en çok bahçe seviyordu. Rodos’umuz
her ne kadar insanla ilişki kurmak konusunda çok hassas ve sıcak olmasına
karşın hemcinslerini, dört ayaklıları hiç sevmiyordu. Komşu kedilere rahat
vermez, sinsi saldırganlığı bizi zaman zaman bezdirdi. Her an mahalleden şikâyet
gelecek çekincesiyle ile tasmaya alıştırdık. Can sabırla onu tasmasıyla akşam
üstü bahçede, sokakta gezdirir sonra da eve getirip geleneksel akşam yemeği yaş
mamasını verirdi. Oğlumuz çok gurmeydi. Sonra bu çocuk böyle çok mutsuz
özgürlüğünü istiyor diye bir yelek giydirdik, sırtına da bir zil taktık ki
diğer kediler gelişini duysun diye. Ama ne mümkün bizim beyefendi yürüyüşünü
değiştirerek eylemlerini sürdürdü. O zil iki oldu, tırnaklar düzenli kesildi.
Ama komşu kedilere olan tacizi hiç bitmedi. Tek derdi vardı başka evlerdekiler
de onu sevsin, sadece ona mama versinlerdi.
Kızdığımı, bezdiğimi de anlardı. Yere eğerdi başını ben
konuştuğumda. Öyle bir bakardı ki; “tutamıyorum kendimi”, dercesine. Anniiiii
diye miyavlardı. Gece ikimizin arasında yatardı. Popo babaya dayalı, yüzü
çenemin altında, iki patisiyle sarılmış boynuma sarılıp yatardı. Onun yüzünden
omuzlarım sakatlandı. Sonra sabah uyandığımızda beni beklerdi. Merdivenlerden
birlikte inerdik, adım adım. Çok enteresan bir çocuktu. Ama hep bir gamı,
tasası, bir öfkesi vardı hayata karşı.
Bir gün hastalandı vete götürdük tekrar, film çektiler.
Şaşkın gözlerle çıktı Veterinerler. Bunun vücudunda saçma var dediler,
kaburgalarının arasında duruyor. Yavrum iki yaşına kadar ne yaşadı hiç
bilemedik. Ağzı vardı da dilini hiç anlamadık. Derin bir bağ ile, sezgiyle
anlamaya çalışıyorduk.
Sonra geçen sene öbürü geldi, Tilos efendi. Bizim hatırımıza
katlandı ona. Ağabeylik yaptı. Evin kurallarını öğretti. Ama yatağı hiç
paylaşmadı.
Hayatımızın rutininde oğlanlara mama vereyim mi, dışarı
çıkarayım mı, ay verme şunlardan diye diye zaman geçti. En mutluluk verici
anlarımız akşamları idi. Soba yanıyor ve bizim çocuklar biri birimizin dibinde
diğeri diğerimizin dibinde zaman geçti…
Altı ay öncesi çok hastalandı. Karaciğer sarılık, pankreas
iltihaplanması, akciğer enfeksiyonu. Ölmek istedi, izin vermedik. Yirmi bir gün
hiç yemedi, içmedi. Bırakın beni dedi, bırakmadık. Yirmi ikinci günün şafağında
bir kap su içti, yırttı dedim. Ve gerçekten yırtmıştı. Tekrardan özel besinler,
karaciğeri koruyan takviyelerle hayat devam etti. Ta ki kasım geldi arka
patilerine basamaz oldu. Tekrar tedaviler vs toparladık. Fakat altı gün öncesi
hem arka hem ön patiler tutmaz oldu, tuhaf seğirmeler, Parkinson tarzı titremeler
meydana geldi. Göz titremeleri oluştu. Çok huzursuzdu. Yemeden içmeden kesildi…
Bugün kararımızla onu diğer aleme yolcu ettik.
Bunları neden yazdım, dedim ya cümlem nerede başlar nerede
biter diye sağaltmak içinmiş meğer içimi. Rodosu böyle mi anlatmalıydım?
Bilmiyorum!
Vedalaşırken başında dedim ki ona: Annem artık öbür alemde arkadaşlarınla iyi geçin, olur mu? Patisiyle elimi sıktı, gözlerime baktı….
Onu sarıp sarmalayıp kucağıma verdi Veteriner. Tıbbi atık oluyormuş hayvanlar, olmasın dedik. Bahçemizde kayısı ile narenciyenin arasına bir mezar açtık. Kendi ellerimle yerleştirdim toprağa. Hala sıcacıktı, küçücük kalmıştı…
Nevi şahsına münhasır
bir dört ayak, bir beyefendi, beyaz göğsüyle yumuşacık, sert bakışlı bir efsaneydi
bizim ovlumuz.. Dileğim gamı, tasası, öfkesi dinmiştir artık…
Her daim sevgisiyle heep kalbimizde duracak ilk göz ağrımız…
Seni çok sevdim-k be güzel oğlum…. Huzurla uyu…
Annen
Ne çok şey öğretti bize... O artık hep bizimle, hep yanıbaşımızda, hep aklımızda, hep yüreğimizde. Biriktirdiğimiz anılar hep bizlerle, kardeşi, öğrencisi #TİLOS ile yaşayacak.
YanıtlaSilÖzcem, sabırlar diliyorum.Eminim huzura ermiştir Rodos🙏😭
YanıtlaSilÖzlem im, olurken ağladım. Ne güzel anlatmışsın. Patisiyle eline sarılmış, canım benim . Huzurla uyusun canım benim. Kocaman sarılıyorum sana ve çok çok öpüyorum.
YanıtlaSilNe diyebilirim ki, sabır dilemek dışında elden bir şey gelmiyor, ne güzel bir hayat yaşadı sizinle, doya doya sevdi, sevildi, başınız sağolsun arkadaşım ♥️
YanıtlaSil