Hayat Kısa Kuşlar Uçuyor..

Hayat Kısa Kuşlar Uçuyor..

14 Mart 2016 Pazartesi

KARA bir AN'ın ritminde Tıp Bayramı



BOOOM!!!

…ve ardı ardına gelen siren sesleri…

Hava kararmış, hafif yağmur çiseliyor, ortalığı kaplayan koca bir duman kütlesi ve o keskin kan kokusu. Kırmızı bir akışkan gittikçe daha çok büyüyor başkentin göbeğinden ülkenin her yerine!

Hastane kapısı, sedyeler ardı ardına dizilmiş. Doktorlar, hemşireler ve sağlık çalışanları teyakkuzda… ve ambulanslar geliyor. Ambulansın kapısından sedyede yatan “insan-LAR”. Kırmızı akışkana bulanmış yüzler, donmuş bakışlar, nefes alamayan göğüsler, kopan uzuv(lar)dan fışkıran o hayat suyu…

Ameliyathane hazır…

-          Bohçayı aç… Setleri aç… Bağla arkamı… Eldiven… Çabuk! Çabuk! 

Örtüler, aletler havada uçuşurcasına masaya diziliyor. 

Ooof Allahım! Nasıl bir şey bu? Kanamayı durdurmamız lazım. Damar klempleri hazır mı? Tutmaz bu arter. Buradan belki de ampütasyon gerekecek! Çok da genç! Allahım, allahım!!! 

Mehmet evde miydi acaba? Aramadı da beni!

-          Klemp ver! Hadi çabuk! Dikiş hazır mı? Buraya bak! Tut şunu!

Ooof, Offf!

-          Kan hazır mı? Plazma yükleyelim. Tansiyonu gittikçe düşüyor. Hadi acele! Bir şeyler yapın! Kaybedeceğiz! Çoook genç daha!

Atımlar ekranda dağları çizerken, gittikçe önce bir suyoluna, sonra düz çizgiye dönüşüyor!

-          Biiiiiip!

Resüsitasyona geçiyoruz. Kardiyo masajına başlıyorum.

-          Cihazı getirdiniz mi? Hadi, hadi! Arkadaşlar lütfen soğukkanlılığınızı yitirmeyin! Kaos yok! Yok!

Koşuşturmalar!

-          Çak! Masaja devam! Çak! Dur! Dur! Bir şeyler oluyor. Dönecek galiba! Hayır devam!  devam!

Mehmet’ten hâlâ ses yok… 

Dört saat geçti…
Dönmedi çocuk…
Gitti…
Bitti…
……………………………………………………………………………………………………………………………………………


“Primum non nocere”  ilkesine bağlılık yemini etmiş yaşam savunucuları, 14 Mart Tıp bayramına başkalarının ZARAR vermiş olduğu hayatları toparlamaya çalışıyorlar.

Evet toparlamak! Ne ilk ne son!

Ama artık hepimiz zarar gördük!

Zarar verilmiş hayatları iyileştirmek, bir hırs uğruna kan gölüne çevrilmiş bir coğrafyada zor olacak!
Bu vebale sebep olanlar, bu dünya da göremezsek bile, bir gün başka bir yerde, Tanrı’nın emanet ettiği vücut ve ruh bütünlüğüne zarar verilmişliğinin cezasını ödeyecek!

Ö-DE-YE-CEK!

Böyle bir dünyada, yıllarca omuz omuza çalıştığım iş arkadaşlarımın gününü kutlayamıyorum, kutsayamıyorum…

Af ola!


Öz

4 Mart 2016 Cuma


Odin

Odin bu gece çok kızdı,
mızrağını öyle bir salladı ki,
gök yere indi,
Sel götürdü şehri...
Yanlız uyuyan çocuklar,
saklandı kuytuya...
Anneler ninni söyledi
geceye,
yine de durmadı Odin!

"Sel götürsün bu sağır eden sessizliği,
şimşekler kalpsizliğe kor düşürsün",
diye haykırdı bütün karanlığa!

Uyandım!
Bir ninni sesi vardı kulağımda,
bir de aydınlanan pencerem de gördüğüm ışık...
Kalbimin gümbürtüsü mü duyduğum?

Yorgun düştüm,
düşüme geri düştüm...
Ah Odin!

Öz


(Çiziks geceye, göktengriye....)