Hayat Kısa Kuşlar Uçuyor..

Hayat Kısa Kuşlar Uçuyor..

5 Şubat 2023 Pazar

Fesleğen ya da Ocimum Basilicum

 


Benim atalarım Hindistan’da yetişirmiş. 7. yüzyılın başlarında Büyük İskender tarafından getirtilmişim ve güney Fransa topraklarında ün salmışım. İşte bu alışverişler sonucu bir şekilde Ege’de de köklenmişim. Bahar aylarında tohumlanıp yeşeririm.

Benim hikâyem nerede başladı onu hatırlamıyorum. Tek hatırladığım endüstriyel bir alanda bir sürü akrabamla birlikte saksılara belirli bir nizam içinde dikildik. Sevimsiz gri duvarlar arasında belirli noktalardan güneş alarak ve 2-3 günde bir sulanarak belirli bir boya geldik. Sonrasında bizleri kasalayıp kocaman bir tırın içine yerleştirdiler ve uzun bir yolculuğa çıktık. Tır her duraklamada bizlerden birer ikişer kasa alıp bir yerlere verdi. Bakalım ben nereye düşecektim. Tırın içi karanlık ve çok sevimsizdi. Hiçbir yerden güneş gelmiyordu. Su da vermiyorlardı. Bu kadar işkenceye nasıl dayanacaktım? Oysaki daha ömrüm yeni başlamıştı. Yaşamak ile ölmek arasında çok gidip geldim bu yolculukta.

O kadar halsiz kaldım ki kendimi uykuya verdim. İçim kurumuştu. Ben böyle uyku ile uyanıklık arasında gelip giderken tır durdu. Bulunduğumuz yerin kapılarını açtılar. Şişman ve sevimsiz bir adam benim bulunduğum kasayı kucakladığı gibi depo gibi bir yere bıraktı. Tanımadığım beyaz bir ışık aydınlatıyordu etrafı. Kuzenlerim de aynı sersemlikte kendilerine gelmeye ve ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.

“Uyanın, uyanın” diye seslendim. Silkelenip şöyle bir gerindiler. Nereye gelmiştik biz? Gece miydi, gündüz müydü? Hiç bilmiyorduk. Uzun bir aradan sonra güzelce bir kız geldi. Bulunduğum kasayı kucağına alarak başka beyaz ışıklı bir bölüme götürdü. Etrafa bakıyordum, bir sürü raf vardı. Kutular, rengârenk paketler. Sonra başka bir bölüme geldik. Ya ben bunları tanıyordum. Meyve ve sebze familyasıydı bunlar. Hepsi türüne göre yine bir nizam içinde yerleştirilmiş, yatıyorlardı. Sonra anladım ki bir marketin içindeyiz. Bizleri de bir rafa yerleştirdi o güzel kız. Bir de başımı hafif okşadı. Ay bir hoş oldum. Bıraktım kendimi, tüm var gücümle kokumu saldım. Gözleri ışıl ışıl oldu. Toprağıma dokundu. Kuruduğumu anlayarak bir şişe su ile geldi ve hepimize sırayla su verdi. Çok mutlu olduk. Bir de güneşi görebilseydik…
Sonra bekleyiş başladı. Ne olacaktı şimdi? Bizleri kim alacaktı bakalım?

Fesleğenlerin ruh âlemi diye bir âlem vardır. Sizler Âdemoğulları ve Havva kızları bu âlemi bilmezsiniz. Atalarımızın tohumlarından yeni tohumlara geçen bir öğretidir. Der ki: “Kim ki sizlere sevgiyle dokunur, sevgiyle su verir ondan şifanızı, kokunuzu esirgemeyin. Sadık kalın bakanınıza.”

Rafta öylece sahibimi bekliyordum. Bütün kuzenlerim gitti birer birer. Bir ben kalmıştım, tek ve kendimi çok yalnız hissediyordum. Bu beyaz ışıklar da iyice canımı sıkıyordu. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama toprağım artık iyice çatlamış ve yapraklarım birer birer sararmaya yüz tutmuştu. Oysa ben yaşamak istiyordum.

Bir akşam vaktiydi, sanırım öyleydi, Âdemoğulları ve Havva kızları ancak acıkınca böyle tavırlar sergiliyordu. Bunu uzun zamandır bu marketin içinde gözlüyordum. Beş kişilik bir grup geldi. Hepsi bir yerlere dağıldı. Birisi makarna arıyordu. Diğer ikisi şişelerin olduğu yere yöneldi. Diğer ikisi de sos için tartışıyordu. “Hazır sos mu alsak? Yok, yok fesleğen alalım, ondan yaparız” diye konuşmalara şahit oluyordum. Derken bir adamla göz göze geldim, “işte bu olur” dedi. Hepsi birlikte ellerinde ki malzemeyle kasa denilen o bantlı yere yöneldiler ve benim de fiyatım ödenip, onlarla birlikte uzun bir zamandan sonra havayı koklayabildiğim dış ortama çıktık. Sevinmeliydim aslında ama kafam karışmıştı. Onların benimle nasıl bir niyeti vardı? Bunca bekleyişin sonunda bir yemeğin içine sos mu olmaktı kaderim?

Sanırım evleriydi, bir tezgâhın üzerine bıraktılar beni. Koca bir kap çıkardılar içine su koydular. Sonra da ateşin üzerine oturttular o kabı. Makarna paketi yanı başımdaydı. Bana seslendi; “Hey fesleğen sen şimdi bana yaren olacaksın. Beni o suyun içine atacaklar, ben pişerken senin yapraklarından biraz tırtıklayacaklar, üzerime sos olacaksın. Lezzetime lezzet katacaksın. Sakın korkma, e mi?”
Sos mu? Fesleğenlerin ruhlar âleminde böyle bir öğreti dolaştı da ben mi duymadım diye çelişkiye düştüm. Sonra hatırladım, evet evet benim yapraklarımdan ilaç bile yapıyorlarmış. Sinek ısırıklarına deva imişim. Ama korkuyordum, yapraklarımı koparırken ya canımı acıtırlarsa? Hem benim hayalim bir masanın üzerinde güneşi içime çekerek, sevgiyle sulanmak ve koku salmaktı. Ya şimdi bu açlar beni iyice yolarlarsa ne yapardım?

Aha! Geldi işte beni tezgâhtan alan adam. Ya ne yapıyor? Yapraklarımı tek tek yolmaya başladı. “Yapmasana” desem de beni duymadı. Yoldu da yoldu. O yoldukça içim küstü. İşi bitince de beni saksımla birlikte bir pencerenin önüne koydu. Eksilmiş hissettim kendimi. Pencereden karanlığın derinliğine daldım ve yıldızlara bakarken uyuya kaldım. Rüyamda bir ses “yaşamalısın” diyordu.

Sabah bir gürültüyle uyandım. Yapraklarımdan sos yapan adam bir takım eşyaları dışarı taşıyordu. Kadın tezgâhı topladı, sildi. Akşamdan kalan kapları kapakları olan bir yerlere kaldırdı. Ortalığı düzenledikten sonra kapıyı üzerime kapattılar ve bir kilit sesiyle irkildim. Ne yani şimdi bu pencerenin önünde dışarının nefesini almadan öylece kala mı kalacaktım? Güneş vuruyordu üzerime ama toprağım çok kuruydu. Bu halde kaç gün geçti hatırlamıyorum. Çok bitkin düştüm… 
Derken, yine bir sabah kapı kilidinin açıldığını duydum. Bir kadın içeriye girdi. Ortalığa baktı. Kapısını açınca soğuk hava gelen bir aletin önünde durdu. İçinden birkaç malzeme aldı. Bir tepsiye yerleştirdi ve tam gitmeye hazırlanırken beni gördü.
-        Anneeem!.. Sen burada mı kaldın? Unuttular mı seni? Çok da susuz kalmışsın. Gel ben seni bizim eve götüreyim.


Özlem Kaya Çınar, Temmuz 2017, Datça
 

 

 

 

4 yorum:

  1. Nefis bir anlatım olmuş. Öyle hisler geçti ki ruhuma, kah fesleğen, kah makarna sosu yapan kişi oldum. Eminim herkes kendine göre bir pay çıkaracak. Kalemine sağlık 💗

    YanıtlaSil
  2. 😻 bayıldım

    YanıtlaSil
  3. Ne güzel olmuş, ellerine sağlık.

    YanıtlaSil